Koronavirüs Pandemisi Kapsamında Kullandırılan Ücretsiz İzin Sürelerinin Kıdeme Etkisi Hk.
Bilindiği gibi 4857 sayılı İş Kanununa tabi bir iş ilişkisinde -Yasadan doğan ücretsiz
izin hakları(ücretsiz doğum izni, ücretsiz yol izni,vb) saklı kalmak kaydıyla- işveren
yahut işçi taraflardan birisinin ücretsiz izin talebinde bulunması durumunda, diğer
tarafın onayına ihtiyaç duyulmaktadır. Nitekim işçinin ücretsiz izne ayrılma isteği iş
planlamasını doğrudan etkilediği gibi, işverenliğin işçiyi ücretsiz izne ayırma isteği,
çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik niteliğindedir.
Bu genel kurala geçmiş dönemde yaşadığımız pandemi uyarınca yasal ve süreli bir
istisna getirilmiş ve 7244 sayılı Yeni Koronavirüs(COVID-19) Salgınının Ekonomik
ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 17.04.2020 tarih ve 31102 Sayılı Resmi
Gazetede yayımlanmıştır. Bununla 4857 sayılı İş Kanununa eklenen Geçici 10 uncu
maddede;
“(…)Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç aylık süreyi
geçmemek üzere işveren işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne
ayırabilir. Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene
dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez.(…)”
Şeklinde düzenleme yer almıştır. Sonrasında bu süre Cumhurbaşkanı kararları ile
uzatılmıştır.
Bu yolla işçinin onayı bulunmaksızın işverenin tek taraflı takdiri ile ücretsiz izne
çıkarılması -süreli olarak- mümkün hale getirilmiştir. Dolayısıyla nakdi ücret desteği
ödense dahi oluşan gelir kaybı yanında, işçinin kıdemi bakımından da hak kaybına
uğraması, uygulamanın ağırlıklı yükünün işçi tarafından üstlenilmesine yol açmıştır.
Takip eden dönemde, işçinin onayına tabi tutulmayan ve olağanüstü koşullarda
genel istihdamı korumaya dair fesih yasağı ile birlikte uygulanan bu pandemi
ücretsiz izninin, kıdeme ilişkin haklara etki yönünden; genel ücretsiz izin
uygulamalarından ayrışması gerektiği savunulmuştur. Yine işverenlerin pandemi
ücretsiz izninde geçen süreleri kıdeme esas hakların belirlenmesinde dikkate
almaması sebebiyle işveren ve işçi arasındaki hukuki ihtilaflar Bölge Adliye
Mahkemeleri tarafından farklı yönde çözüme kavuşturulmuş, nihayetinde kesin
nitelikteki kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi 5235 sayılı Kanun uyarınca
ilgili Yargıtay Hukuk Dairesinden talep edilmiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi uyuşmazlığa ilişkin gerçekleştirdiği değerlendirmede,
pandemi dönemi düzenlemesinin amacı ve taraflar arasındaki hak ve menfaat
dengesinin göz önünde bulundurulduğu, böylelikle yıllık ücretli izin ve kıdem
tazminatına esas sürenin belirlenmesinde, bildirim süresine altı haftanın
eklenmesiyle oluşan süreyi geçmemek kaydıyla işçinin 4857 sayılı Kanun’a
eklenen geçici 10/2 hükmü kapsamında ücretsiz izinde geçirdiği sürenin
dikkate alınması gerektiği, bunu aşan kısmın kıdeme esas süreye
eklenemeyeceğine dair kanaat tesis edilmiştir. (Yargıtay 9.H.D. 2025/3201 E.,
2025/4965 K. 29.05.2025)
Bu karar ile Yüksek Mahkemenin, işçinin kıdemi belirlenirken işyerinde çalıştığı
sırada aldığı istirahat raporlarının dikkate alınması ve fakat kesintisiz istirahat
sürelerinin bildirim süresini 6 hafta aşan kısmının kıdeme esas süreye
eklenmeyeceğine ilişkin yerleşik kararlarına paralel bir yorum geliştirdiği
görülmektedir.
Netice olarak, hizmet dönemi içerisinde İş Kanununun Geçici 10.maddesi
kapsamında ücretsiz izin kullandırılan personellerin kıdeme esas haklarının
belirlenmesinde, ücretsiz izinde geçen kesintisiz sürenin ancak “ihbar öneli+6
hafta”lık kısmı dikkate alınacaktır.
Saygılarımızla,
Aydın Aydın Avukatlık Ortaklığı